Ekonomist Sadi Uzunoğlu “2022’ye Girerken Türkiye Ekonomisi” Konferansında önümüzdeki süreçte Türkiye’nin en önemli sorununun enflasyon olmaya devam edeceğine işaret ederek, “Paranızı işinize, hammaddenize, malınıza yatırın. Kendinizi bu şekilde enflasyona karşı koruyabilirsiniz. Oradan buradan para kazanacağım diye beklemek doğru değil. Önümüzdeki en az bir yıl için kur riskiniz görünmüyor” değerlendirmesini yaptı.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) organizasyonunda Ekonomist Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “2022’ye Girerken Türkiye Ekonomisi” Konferansı düzenlendi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Yönetim Kurulu Üyeleri, Meclis Üyeleri ve Komite Üyelerinin katıldığı toplantının açılışında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Kızıltan, zor bir yılın geride kaldığını belirtip, “Günler hatta saatler içinde birçok değişim yaşadık. Aklımızda birçok soru işareti kaldı. 2022 yılı öncesi merak ettiğimiz sorulara yanıt bulabilmek adına Sadi Uzunoğlu ile bir araya geldik” dedi.
“Öngörüde bulunmak zor”
Sık değişen politikalar nedeniyle öngörüde bulunmanın zorlaştığını kaydeden Uzunoğlu, önümüzdeki süreç için en büyük sorun olarak enflasyonu gösterdi. Konuşmasına mevcut durumu özetleyerek başlayan Uzunoğlu, Merkez Bankası’nın (MB) faizleri düşürdüğü sürece bankalardan uygun faizli kredi bulmamın mümkün olamayacağını belirtti. Döviz kurlarının düşürülmesi noktasında da MB’ye görev düştüğünü kaydeden Uzunoğlu, MB’nin politika faizi belirlemek yerine aralık belirleyerek faizlerin piyasa koşullarında belirlenmesini sağlaması gerektiğini düşündüğünü ifade ederek şunları söyledi:
“Bana göre MB olarak biz faiz belirlemiyoruz denmeliydi. Bizim faizle işimiz yok. Alt taban üst tavan belirlensin, piyasa bu aralıkta oynasın, dese iş biterdi. Bu yapılsa zaten piyasa kendi kendisini %24-25’e getirecekti ve kimseye kur garantisi verilmek zorunda kalınmayacaktı. Mevcut politikanın sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Şu anda akut bir hareket var.”
“Verilen garanti kur riskine karşı koruyor ama enflasyona karşı korumuyor”
İzlenen politikaların parayı kur riskine karşı koruduğunu ancak enflasyona karşı korumadığını dile getiren Sadi Uzunoğlu, şunları söyledi:
“Kur artışları acaba ne kadar daha enflasyona yansımaya devam edecek? Bizde fiyat yapışkanlığı var. Bir kez yükselince bir daha düşeceğini düşünmüyorum. İşletmeler kur 17-18 lirayken mal aldı. Piyasa tamamen dövize dönmüştü. İnsanlar da kendisini korumak için mal almaya başlamıştı. Kendi içimizde de tedarik zinciri kırılmaya başlamıştı. Malını 18’e satacağım diye yola çıktı, döndü 10 liraya sattı. Üretimde ve ticarette kur etkisi 6 ay daha devam edecektir. Gerçekten ilginç bir ortam oluştu ve ortamı okumak zorlaştı.”
“İşinize yatırım yapın”
Türkiye’de alınan önlemlerin şu anda yatırımcıları kur riskine karşı koruduğunu ancak enflasyona karşı korumadığını kaydeden Sadi Uzunoğlu, fiyatların yapışkan olduğunu ve aşağı inmeyeceğini düşündüğünü belirtti. Kur garantisinin tehlikelerine de işaret eden Uzunoğlu, “Biz faiz indirimi yüzünden şu anda kur garantisi veriyoruz ama sermaye hareketleri serbest olan bir ülkede kurallar vardır. Eğer sermaye hareketleri serbestse ya faizi ya dövizi tutabilirsiniz, ikisini birden tutamazsınız. Biz şu anda hem faizi tutmaya çalışıyoruz bir taraftan da döviz satarak dövizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Bu, paramıza olan atakları hızlandırabilir” dedi.
Önümüzdeki süreçte de enflasyonun ciddi sorun olmayı sürdüreceğini vurgulayan Uzunoğlu, iş dünyasına, “Elinizdeki parayı işinize, hammaddeye, malınıza yatırın. Bu şekilde kendinizi enflasyona karşı koruyabilirsiniz. Oradan buradan para kazanacağız diye beklemek doğru değil. En az bir yıl daha kur riskinin olmadığını düşünüyorum” mesajı verdi. Uzunoğlu, gelecek yılın beklenen risklerini ise;
“1 – Enflasyon
2 – FED’in kararları
3 – Covid varyantları
4 – Artan faizlerin borcun çevrilmesini zor hali getirmesi ve Amerika’da iflasların başlaması beklentisi. Amerika’da sorun yaşanması halinde Türkiye’de de etkilerinin görülmesi” şeklinde sıraladı.
İşinize odaklanın çağrısı da yapan Uzunoğlu, bu dönemde öngörülemeyen politikaların çok fazla olması nedeniyle yalnızca çalışmaya ve verimliliği artırmaya odaklanmaktan başka çözüm yolu olmadığını da sözlerine ekledi.