Ana Sayfa / Manşet / İHD Mersin Şubesi: ‘Katliamların failleri yargılansın’

İHD Mersin Şubesi: ‘Katliamların failleri yargılansın’

İHD ve WKEMDD, katliamın faillerinin yargılanması için çağrı yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi ile Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Derneği (WKEMDD) Aralık ayında yaşanan olaylara ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamanın yapıldığı şube binasına “19 Aralık cezaevleri, 24 Aralık Maraş, 28 Aralık Roboski katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız” pankartı asıldı. Açıklamaya HDP, DBP, ÖHD ve HDK yöneticileri katıldı.
19 Aralık cezaevlerinde yaşanan katliama değinen WKEMDD Çukurova Sözcüsü Bekir Sıtkı Keçeci, cezaevlerinde hak ihlallerinin devam ettiğini belirtti. Maraş Katliamı’na değinen İHD Mersin Şubesi Eşbaşkanı Zeynep Benli, katliamının sorumlularının yargılanmasını istedi. İHD Mersin Eş Başkanı Hakkı Demir de Roboski katliamına ilişkin basın açıklaması yaparak, katliamı kınadı.
Demir, açıklamasına şu ifadelere yer verdi;”19’u henüz çocuk, tam 34 can, ekmek kavgasının 34 yüreği, 9 yıl önce sınır yerleşkesi Roboski’de, TSK uçaklarından atılan bombalarla katledildi. Kendilerince çizilmeyen sınırlardan, çeşitli ürünler getirerek satıp, evlerine ekmek götürmeye çalışan 34 candır katledilen. Tıpkı, yıllar öncesinin “33 Kurşun”u, 33 Kürt köylüsü gibi…
Otoritesini katliamlar, baskı, işkence ve yasaklamalarla korumaya çalışan egemenlerin Roboski Katliamı, yeni katliamların da habercisiydi. 6-7 Ekim 2014 olayları ve sonrasındaki katliam, 20 Temmuz 2015 Suruç Katliamı, 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı vb.
Ne yaparsak yapalım, katledilen insanlarımızı geri getiremeyeceğiz elbet!
Bugüne kadar, ne sorumlular açığa çıkarıldı, ne de katledilen bu köylülerin ailelerinden özür dilendi. Bırakalım devletin bunları yapmasını, aksine ölenlerin aileleri yargılandı ve para cezalarına çarptırıldı.
Roboski, on yıllardır tahrip edilen, birlikte barış içinde, özgür ve eşit yaşama arzusuna vurulmuş en ciddi darbelerden birisidir.
Roboski, ekmeğini katır sırtında kazanmaya mahkum edilmiş insanlara, yaşama şansı bile tanımayan bir vicdansızlığın sembolüdür.
Roboski, sonrasında yapılan yüz kızartıcı siyasi açıklamalarla, sadece Kürtlere değil insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak Türkiye tarihinde hak ettiği yere yazılacaktır.
Roboski’de yaşanan katliamın sorumlusu tüm askeri ve siyasi karar vericiler cezalandırılmadıkça, geçmişle yüzleşme, darbecilerle hesaplaşma iddiası inandırıcı olmayacaktır.
Roboski köylülerine yönelik bir özür mesajını bile çok gören yöneticilerin, acıları paylaşmaya, ortak ve onurlu bir gelecek kurmaya yönelik söylemleri hiçbir karşılık bulmayacak, yıkılan güveni yeniden inşa edemeyecektir.
Roboski aydınlatılmadıkça, Roboski’de yaşananlar halka açıkça anlatılmadıkça, Türkiye siyasetinde sivilleşme ve demokratikleşme söz konusu olmayacaktır.
Adalet olmadan barışın mümkün olamayacağı, adaleti tesis edemeyen rejimlerin değişime direnerek, haritaların da yeniden çizileceği kanlı iç savaşlara ortam hazırladıkları açıkça görülmektedir.Öncelikle, “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun kurularak; sadece Roboski’yi değil bütün katliamları, faili belli cinayetleri, karanlık sabotajları, gözaltı kayıplarını ve tüm insanlık suçlarını ortaya çıkartıp, suçluların adil mahkemelerde yargılanması sağlanmalıdır!..
Roboski’de yaşanan vahşetin 9. yılında, ülkeyi yönetenleri sorumlu davranmaya, kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Katiller bulunsun, sorumlular ortaya çıkartılsın. “Roboski bir daha asla” diyoruz!..”

WKEMDD Çukurova Sözcüsü Bekir Sıtkı Keçeci, cezaevlerinde hak ihlallerinin devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu;”
19 ARALIK KATLİAMININ YILDÖNÜMÜNDE SESLENİYORUZ; FAİLLERİ YARGILAYIN, CEZASIZLIĞA SON VERİN!..
19 Aralık Katliamının 21. yıldönümünü geride bıraktık. Türkiye Cezaevlerinde F Tipine geçiş ve tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla süresiz açlık grevi/ölüm orucu yapan tutuklu ve hükümlülere karşı 19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye genelinde 20 cezaevine eş zamanlı bir operasyon yürütüldü. Binlerce güvenlik görevlisi ve gardiyanın görev aldığı bu operasyonda, 30 mahpus ve 2 güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi, 300’e yakın mahpus yaralandı. Ayrıca 600 mahpus, zorla müdahale ya da uzun süreli açlığın doğal sonucu olarak Wernicke Korsakoff sendromuna maruz bırakıldı. Bedensel ve zihinsel bütünlüğün yitimi olarak özetlenen Wernicke Korsakofflu bu insanlar, sendromun izlerini bedenlerinde ve zihinlerinde hâlâ taşıyorlar.
Üstelik sonuçları itibarı ile insanlık suçunun işlendiği, insanların katledildiği operasyona “Hayata Dönüş” adı verilmişti. İktidar ortakları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz olan dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, bizzat bu adı telaffuz etmiş ve bu kanlı operasyonu savunmuştu.
İnsan yaşamının önceliğinin gözetilmediği bu katliama dair aradan geçen 21 yıllık süre zarfında sorumlular yargılanmamıştır. Failler cezasızlık politikası çerçevesinde korunmakta ve Türkiye hapishanelerindeki tecrit uygulamaları artarak devam etmektedir.
Birey olarak kişiliği olan insan, aynı zamanda toplumsal bir varlıktır. Bu nedenle hem insani hem de hukuki açıdan yaşama hakkı en temel insan hakkıdır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre “yaşama hakkı” dokunulmaz başat hak olarak kabul edilmektedir. Türkiye’nin uymakla yükümlü
olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yaşam hakkının korunması bağlamında devletlere hem pozitif hem de negatif yükümlülükler yüklemektedir. Bunlar; yaşam hakkının korunması noktasında tedbirleri alma ve hakları ihlal etmekten kaçınma yükümlülüğüdür. Ancak devlet pratiğinde bu iki yükümlülük yerine getirilmemekte; yaşam hakkı ihlal edilmektedir.
İnsan Hakları Derneği, 16-17 Kasım 2002 yılındaki Olağan Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etmiştir. Cezaevleri; hak ihlallerinin en fazla yaşandığı kapalı mekanlardır. Mahpuslar bu kapalı mekanlarda sürekli olarak yeniden üretilen şiddet ve hak ihlalleri ile birlikte yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Sağlığa erişim haklarının engellenmesi, insanlık onuruna aykırı olarak tek kişilik ring araçlarında kelepçeli olarak uzun saatler ve günler süren sevkler, çıplak arama, ayakta sayım, fiziksel ve psikolojik işkence karşılaşılan hak ihlallerinin bazılarıdır. Ayrıca mahpusların başka mahpuslarca şiddet görmesine göz yumulması, ailelerinden çok uzakta yıllarca kalan mahpusların, imkanlar olmasına rağmen ailelerine yakın cezaevlerine sevk taleplerinin kabul edilmemesi, sosyal hakların ortadan kaldırılması, iletişim, bilgi edinme ve kültürel hakların yok sayılması ve daha yüzlerce hak ihlali sayılabilir.

Hapishanelerde hastalıklardan ve intihar vakalarından kaynaklı her yıl onlarca ölümler meydana gelmektedir. 2020 yılından bu yana tespit edebildiğimiz kadarıyla 94 mahpus hapishanelerde veya hapishanelerden hastalıkları nedeniyle tahliye edildikten kısa bir süre sonra yaşamını yitirmiştir. Son olarak Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde, işkence ve cinsel saldırıya uğrayan Garibe GEZER, İskenderun T Tipi Kapalı Hapishanesinde Bangin Muhammed, Şakran T Tipi Kapalı Hapishanesinde Abdurrazak SUYUR, Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde Halil GÜNEŞ, Bolu T Tipi Kapalı Hapishanesinde İlyas DEMİR ve uzun süre hapishanede kaldıktan sonra hastalıkları nedeniyle infazı ertelenen Salih TOĞRUL isimli mahpuslar yaşamını yitirmişlerdir. Tüm bu ölümler önlenebilir ölümlerdir. Devlet tarafından ruhsal ve bedensel bütünlüklerinin korunması gereken mahpusların ölümleri araştırılmamakta, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmamakta ve bu da yaşam hakkının ihlal edilmesini sürekli hale getirmektedir
Maraş Katliamının 43. Yıldönümü: Hakikat ve Adalet Talebimiz Devam Ediyor…”

İHD Mersin Şubesi Eşbaşkanı Zeynep Benli, Maraş Katliamının üzerine şunları açıkladı;

43 yıl geçti. 19 Aralık 1978’de başlayıp, 26 Aralık 1978’de biten Maraş Katliamında resmi açıklamalara göre 111 kişi öldürüldü, binin üzerinde insan yaralandı, 552 ev yakılarak tahrip edildi, 289 işyeri yağmalandı. Anarahmindeki bebelerin, kaynar kazanlara atılarak katledilen çocukların yaşadığı zulüm belleklerdedir. Katliamın bitmesi ile birlikte aynı gün 26 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Katliamdan sonra Aleviler Maraş’tan göç etmeye başladı ve böylece demografik yapı ile oynandı. Katliamda yaşamını yitirenleri anıyor, ailelerine ve Alevi camiasına bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Maraş katliamı, 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden süreçte gerçekleştirilen katliamlardan birisidir ve o dönemin kontra yapılarının kullanıldığı bir katliamdır. Nitekim, 12 Eylül askeri darbe davasının iddianamesinde, Kahramanmaraş olayları etraflıca anlatılmış ve bunun darbeye zemin oluşturmak için çıkarıldığı ve müdahale edilmediği açıkça belirtilmiştir.
Kaldı ki Ergenekon davasının kilit sanıklarından ve o dönemin Hatay Jandarma Alay Komutanı Veli KÜÇÜK’ün sulandırılmış Ergenekon Dava Dosyası’ nda not defterinden alınan bir evrakta, MİT’in Maraş’ın zenginlerini Maraş’tan tahliye ettiği, onları Hatay’da bir otele yerleştirdiğine ilişkin yazı var. Yine aynı notlarda Ülkü Ocakları’ında bir toplantı yapıldığı ve o toplantıda Alevi-Sunni çatışması çıkarma kararı alındığı da yazmaktadır.
Her yıl, Maraş katliamının yıldönümünde, katliamda yaşamını yitiren yurttaşları anmak amacıyla Maraş’taki sivil toplum örgütleri ve Alevi derneklerinin düzenlemek istedikleri etkinlikler, Maraş Valiliği tarafından güvenlik gerekçesiyle yasaklanmaktadır. Bu durum, devletin katliamlarla yüzleşme noktasına ne jadar uzak olduğunu gösteriyor. Nitekim TBMM’nde, Maraş Katliamı halen bir “katliam” olarak kabul edilmemiştir.
Maraş katliamının yıldönümünde milliyetçi çevre ve parti sözcülerinin ırkçı nefret söylemlerini kınıyor, tarihin tekerrür ettirilme girişimlerinin halktan geri döneceğini ve karşılığını demokratik yoldan bulacağını belirtmek istiyoruz.

PAYLAŞIN
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  

Hakkında haber news24

Tekrar kontrol edin

Mersin Uluslararası Limanı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Kutladı

Mersin Uluslararası Limanı (MIP), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında liman çalışanlarının çocuklarıyla ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir