Mersin’deki ırkçı Saldırıya dair yazılı açıklama yapan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Mersin Şubesi, yaşanan saldırıyı kınayarak, hukuki sürecin takipçisi olacaklarını belirtti. Açıklamada, “Bu tür saldırılar, yalnızca mağdurlarını değil, aynı kimlikten olan tüm toplulukları hedef alarak toplumsal barışı tehdit eden ağır insan hakları ihlalleridir. Kürt halkına yönelik şiddet ve nefret söylemleri, toplumsal uyum ve eşitlik ilkesine karşı büyük bir tehlikedir” ifadeleri kullanıldı.
Saldırıya karışan tüm faillerin bir an önce tespit edilerek, adalet önüne çıkarılmasını istenen açıklamada, saldırıların cezasız kalmaması gerektiğini vurgulanarak, şiddet ve ırkçılığa karşı daha güçlü bir toplumsal direncin inşa edilmesi gerektiğini belirtildi.
Saldırıyla ilgili sorumluların hesap vermesi gerektiği çağrısında bulunan ÖHD, açıklamasında şu ifadelere yer verdi;”
Mağdurlardan edindiğimiz bilgilere göre; 10 Ağustos 2025 tarihinde Mersin ili Çamlıyayla ilçesi Kisecik Mahallesi’ne bağlı Saklı Cennet mevkiine piknik yapmak üzere giden aile, dönüş yolunda bir ırkçı saldırıya maruz kalmıştır.
Yol kenarında park halindeki bir aracın yanında bulunan 5-6 kişilik bir grup, sürücü Sinan Nazlı’ya dur işareti yapmış; aracın durmasıyla birlikte “… çocuğu, yavaş gitsene” şeklinde hakaretlerde bulunmuş ve aracın kapılarını açarak araçta bulunan Hakan Nazlı, Sinan Nazlı, Sabiha Nazlı (66 yaşında), Dilan Nazlı ve Fatma Avcil’a saldırmışlardır.
Türkçe bilmeyen Sabiha Nazlı’nın Kürtçe “Ji bo Xwede ji bo Mûhammed bisekinin” (“Allah, Muhammed aşkına durun”) demesi üzerine saldırganlar, “Burası Türkiye Cumhuriyeti, sen nasıl Kürtçe konuşursun?” diyerek 66 yaşındaki kadına da saldırmışlardır.
Saldırganların çağrısıyla olay yerine gelen başka kişiler de saldırıya katılmış; ailenin ikinci aracının gelmesiyle saldırı bu kez Şenol Avcil ve Nasim Nazlı’ya yönelmiştir. Aracın ön koltuğunda ağlama krizi geçiren Fatma Avcil ve Şenol Avcil’ın 3 aylık bebeği Ayla Avcil’i kucağına alan Hakan Nazlı, “Bebek ağlama krizi geçiriyor, Allah aşkına durun” demesine rağmen, saldırganlar “O da Kürtlerin piçi” diyerek Hakan Nazlı’ya saldırmış ve kucağındaki 3 aylık bebeği yere fırlatmışlardır.
Toplamda 30-40 kişinin dahil olduğu bu saldırı yaklaşık olarak 30-40 dakika sürmüş; çocukların gözleri önünde aile bireyleri ağır hakaret, tehdit ve fiziki şiddete maruz kalmıştır. Yere fırlatılan Ayla bebek olay yerinde nabzını kaybetmiş, sağlık ekiplerinin müdahalesi ile yeniden hayata döndürülmüştür. Kafasına aldığı darbeler sonucu Nasim Nazlı beyin kanaması geçirmiş, şu anda gözetim altında olup durumu stabildir.
Maalesef yaşan bu ırkçı saldırı sonrasında Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında 30-40 kişilik gruptan sadece 11 şüpheli tespit edilmiş. 11 şüpheliden 9 kişisinin ifadesi kollukta alındıktan sonra serbest bırakılmışlardır. Diğer iki şüpheli ise adli kontrol ile sevk edildikleri sorgu hâkimliğince serbest bırakılmıştır.
Bu olay, yalnızca bireylere yönelik fiziki bir saldırı değil, aynı zamanda etnik kimlik temelli bir nefret suçudur. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa, dil, kimlik ve kültürel aidiyet nedeniyle hiçbir bireyin ayrımcılığa, şiddete ve nefret söylemine maruz bırakılamayacağını açıkça düzenlemektedir. Buna rağmen, benzer saldırıların tekrar etmesi, nefret suçlarının cezasızlık politikasıyla beslenmesinin doğrudan sonucudur.
Nefret suçları; yalnızca mağdurlarını değil, aynı kimlikten olan tüm toplulukları hedef alarak toplumsal barışı tehdit eden ağır insan hakları ihlalleridir. Bu saldırılar, ifade özgürlüğü, kişi dokunulmazlığı, yaşam hakkı ve kültürel haklar başta olmak üzere temel hakların ihlalidir.
Bizler, saldırıya karışan tüm faillerin tespit edilmesi, yargılanması ve hak ettikleri cezayı almaları için hukuki sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı; mağdurların yanında olmayı sürdüreceğimizi ve bu ülkenin eşit yurttaşlık ilkesine aykırı olan her türlü ırkçı, faşist ve nefret temelli şiddete karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.”