Ana Sayfa / KADIN / Mersin’de 10 Ekim Panelinde sorumlular bulunsun çağrısı

Mersin’de 10 Ekim Panelinde sorumlular bulunsun çağrısı

MERSİN – DEM Parti, CHP ve EMEP tarafından düzenlenen “10 Ekim’den bugüne barış ve demokrasi mücadelesi” panelinde konuşan TJA aktivisti Sebahat Tuncel, “Abdullah Öcalan’ı dinlemek, tarafların görüşünü almak sürecin gereğidir. Biz barışı devlete bırakmak istemiyoruz; barışı yoksullar, emekçiler, kadınlar ve halklar olarak kendimiz inşa edeceğiz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), ve Emek Partisi (EMEP) tarafından, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın yıldönümünde, “10 Ekim’den bugüne barış ve demokrasi mücadelesi” başlığıyla panel gerçekleştirildi. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlenen etkinliğe çok sayıda siyasetçi, aktivist ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Panele CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) aktivisti Sebahat Tuncel ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel konuşmacı olarak katıldı. Katılımcılar, 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde gerçekleşen ve onlarca insanın hayatını kaybettiği katliamın toplumsal ve siyasal etkilerini değerlendirdi.

Konuşmalardan önce Gar Katliamı’na ve soruşturma sürecine ilişkin sinevizyon gösterimi düzenlendi. Sinevizyon gösteriminin ardından konuşan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, 2015’te çözüm sürecinin “bilinçli biçimde ortadan kaldırılmasıyla ülkenin yeniden çatışma sarmalına sürüklendiğini” söyledi. Başkavak, AKP’nin bu kaos ortamından beslenerek iktidarını yeniden inşa ettiğini belirtti. Ortadoğu’da emperyal güçlerin yürüttüğü savaş politikalarına da değinen Başkavak, “HDP’nin Diyarbakır mitinginin bombalanması, Suruç ve 10 Ekim Ankara Gar Katliamı tam da bu döneme denk düşen tehdit, baskı ve katliamlarla birleşerek AKP’yi yeniden iktidara getirdi. Bugün yeniden barış sürecindeyiz ve on yıl sonra yeniden barışı konuşuyoruz. Gazze, Suriye, İran, Lübnan, Yemen her yer yangın yeri. ABD emperyalizmi, İsrail siyonizmiyle birlikte işbirlikçi AKP’yi de yanına alarak Ortadoğu’ya kan kusturuyor. Biz EMEP olarak 10 Ekim’i sadece bir anma günü değil, geçmişten bugüne barış ve demokrasi mücadelesini tartışma günü olarak ele almak istedik” şeklinde konuştu.

Ardından Moderatörlüğünü Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevden alınan Akademisyen Esra Ergüzel ve panelistler yerlerine davet edildi.

‘GERÇEK BARIŞ, HALKLARIN EŞİTLİĞİNİN GÜVENCEYE ALINMASIDIR’

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın yalnızca bir IŞİD saldırısı olarak görülmemesi gerektiğini, devletin ihmali ve cezasızlık politikalarıyla bu katliamın önünün açıldığını söyledi. Tüzel, 2013-2015 barış sürecinin halkın ortak umuduna dönüştüğü bir dönemde, iktidarın güç kaybını engellemek için süreci sona erdirdiğini belirtti. Bugün yeniden barışın konuşulduğunu ancak aynı zihniyetin halk iradesini baskı altına aldığını ifade eden Tüzel, “10 Ekim 2015 görüntüde bir IŞİD katliamı ama çok açık ki bir devlet şiddetidir. Ülkemiz tarihinde böylesine büyük bir vahşet, böylesine bütün topluma korku yayan bir katliam yaşanmamıştı. Bu süreç Erdoğan’ın iktidar hesaplarının bir sonucuydu. Çünkü barış, demokrasi ve halkların kardeşliği güçlendikçe, Erdoğan’ın tek adam rejimi zayıflıyordu. O yüzden devreye bildik devlet şiddeti, tehdit ve şantaj yöntemleri sokuldu ve katliamların önü açıldı. Ne kadar üzeri örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, teknik takipler, müfettiş raporları, istihbarat notları bize gösterdi ki bu katliam önlenebilirdi. Ama yargılanmayan devlet güçleri sayesinde bir insanlık suçu cezasız bırakıldı. Bugün de aynı zihniyetin devam ettiğini görüyoruz. Kayyımlar eliyle halkın seçtiği belediye başkanları görevden alınıyor, milletvekilleri cezaevine gönderiliyor. Bir yandan ‘birlik ve kardeşlik’ deniliyor, diğer yandan halkın iradesi gasp ediliyor. Bu çelişki barışın önündeki en büyük engeldir. Gerçek barış, yalnızca silahların susması değil; demokrasinin, özgürlüklerin, halkların eşitliğinin güvence altına alınmasıdır. Kürt halkının anadilinde, kendi kimliğiyle eşit yurttaş olarak yaşaması sağlanmadan, kayyım rejimi son bulmadan, halkın emeği ve iradesi tanınmadan barıştan söz edilemez. Bugün burada bir araya gelen tüm güçlerin görevi, bu ülkenin geleceğini halkın ellerine geri vermek, adaletin, emeğin ve barışın hakim olduğu bir yaşamı inşa etmektir” dedi.

‘BİZİM ARADIĞIMIZ POZİTİF BARIŞTIR’

Daha sonra söz alan TJA aktivisti Sebahat Tuncel, toplumun büyük bir kesiminin barışa olan ihtiyacını vurgulayarak, barış tartışmasının artık “lüks” değil asgari bir zorunluluk olduğunu söyledi. Sebahat Tuncel, kadınların, emekçilerin, Kürt’ün, Türk’ün, Alevi’nin, tüm inanç ve kimliklerin temel sorununun savaş ve ekonomik eşitsizlik olduğunu belirtti. Barışın yalnızca silahların susması olmadığını, yaşamın her alanında adalet ve eşitlik gerektirdiğini ifade eden Sebahat Tuncel, “Biz en kısadan, kimse yaşamını yitirmeden, bir kişi daha ölmeden barışı kurmak istiyoruz. Barış anneleri Meclisi’nin ‘çocuklarımızı gömmek istemiyoruz’ sözleri bunların özünü söylüyor: çocuklarımızın ölmesini istemiyorsak barışı inşa etmek zorundayız. Barış, tecavüzü ortadan kaldıracak, yoksulluğu azaltacak, kadınların, emekçilerin, tüm ezilenlerin hayatını iyileştirecek bir dönüşüm gerektirir. Dünya deneyimleri gösteriyor ki sağ iktidarların sağladığı ‘barış’ genelde negatif barıştır; bizim aradığımız pozitif barıştır, adaletin, özgürlüğün ve eşitliğin tesis edildiği bir barıştır.”

YÜZLEŞME ÇAĞRISI

Devletle güven sorununun tarihsel ve yapısal olduğunu, geçmiş katliamlar ve yüzleşmeme politikalarının bugünkü güvensizliğin kaynağı olduğunu belirten Sebahat Tuncel, Maraş, Sivas, Gazi, Suruç ve Ankara katliamlarının hesaplaşılmadığını; adalet ve yüzleşme olmadan gerçek bir iyileşme mümkün olmadığını vurguladı. Siyasi çözümün temelinde adalet, yüzleşme ve toplumsal iyileşme adımlarının yer alması gerektiğini ifade eden Sebahat Tuncel, “İktidarların değişen çıkarları yüzünden devlete güven olmaz; devlet kendi çıkarları için hareket eder. Yüzleşme olmadan ‘yeni sayfa’ açmak yetmez; iyileşmeye ihtiyacımız var. Adalet ve yüzleşme, bir daha ‘asla’ diyebilmenin koşuludur. Bizim acılarımız, travmalarımız var; bunların tedavisi siyasetin görevidir. Eğer bu yüzleşmeyi yapmazsak, yaralar sarılmaz, barış sağlam olmaz.”

‘BARIŞI DEVLETE BIRAKMAK İSTEMİYORUZ’

Sebahat Tuncel, sürecin ilerlemesi için yasaların ve Meclis’in aktif rolünün zorunlu olduğunu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve tarafların dinlenmesinin sürecin ön şartı olduğunu belirtti. Mevcut yasal düzenlemelerin geniş yorumlarla siyaseti kilitlediğini, önce hukuki değişikliklerin yapılması gerektiğinin altını çizen Sebahat Tuncel, barışın inşasında muhalefetin örgütlenmesi, halkın sokakta ve sandıkta güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis yasa yapma yeridir; demokratik siyasetin önünü açacak yasalar çıkarılmalı. Terörle Mücadele Kanunu’nun keyfi uygulamaları sona erdirilmeden, Selahattin Demirtaş gibi siyasetçilerin serbest bırakılması çağrısı sonuç vermez. Tarafları dinlemeden bu iş olmaz; Abdullah Öcalan’ı dinlemek, tarafların görüşünü almak sürecin gereğidir. Biz barışı devlete bırakmak istemiyoruz; barışı yoksullar, emekçiler, kadınlar ve halklar olarak kendimiz inşa edeceğiz. Muhalefet örgütlenmeli, hukuki düzenlemeler yapılmalı, özgür siyaset alanı güvence altına alınmalı, o zaman gerçek bir barış mümkün olur.”

‘DEMOKRATİK MUHALEFETİ HEP BİRLİKTE ÖRGÜTLEMELİYİZ’

Son olarak konuşan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Türkiye’nin 2013-2015 yılları arasında yaşadığı siyasal süreci hatırlatarak, barış ve çözüm umutlarının nasıl savaş ve çatışma ortamına dönüştürüldüğünü hatırlattı. Günaydın, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından yükselen toplumsal muhalefetin Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışıyla sembolleştiğini belirtti. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin ilk kez tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybettiğini hatırlatan Günaydın, seçim sonrası yaşanan Suruç Katliamı ve Ceylanpınar saldırısıyla çözüm sürecinin fiilen sona erdiğini söyledi. Ardından ülkenin Ankara Gar Katliamı’na ve 1 Kasım seçimlerine sürüklendiğini vurgulayan Günaydın, yaşanan sürecin “barış umutlarının bilinçli biçimde savaş politikalarına kurban edilmesinin” sonucu olduğunu ifade etti.

Gökhan Günaydın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığını belirterek, ülkede hiçbir yurttaşın “hukuki ve insani güvenliğinin kalmadığını” söyledi. Meclis’te kurulan yeni komisyonun demokratik çözüm üretmek için bir fırsat olabileceğini ancak iktidarın bu zemini engellemeye çalıştığını vurgulayan Günaydın, şöyle konuştu: “Kayyım uygulamalarıyla belediye başkanlarını görevden almak, seçilmişlerin yerine atanmışları getirmek halk iradesine açık bir müdahaledir. Olağanüstü hal döneminde çıkarılan bu düzenlemeyi kaldırmak için meclisteki on iki parti imza attı ama Cumhur İttifakı bunu hala uyguluyor. Eğer gerçekten demokratik bir adım atmak istiyorlarsa ilk yapmaları gereken şey bu antidemokratik kayyım düzenlemesini kaldırmaktır. Aynı şekilde Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tahliyesi için yasal değişikliğe gerek yok; sadece Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uymaları yeterli. Hasta tutuklular için de durum aynı; adli tıp raporları gerçeği gizliyor, insanlar cezaevinde ölüme terk ediliyor. Ekrem İmamoğlu’nun 23 Mart’ta tutuklanması da bu baskı düzeninin başka bir örneğidir; çünkü o gün CHP tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirleyecekti. Bütün bu tablo bize gösteriyor ki bir yandan barış ve demokrasi diyorlar, diğer yandan muhalefeti bastırıyorlar. Biz bu baskılara karşı özel bir yardım istemiyoruz ama diyoruz ki demokratik bir muhalefeti hep birlikte örgütlemeliyiz. Bu düzeni yenmenin başka bir yolu yok.”

Panel, soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.

Hakkında haber news24

Tekrar kontrol edin

MEZİTLİ BELEDİYESİ’NİN “TAŞ MEKTEP KENT MÜZESİ” PROJESİ TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ’NDEN HİBE ALMAYA HAK KAZANDI

Mezitli Belediyesi’nin kentin kültürel mirasına sahip çıkmak amacıyla hayata geçirdiği “Mezitli Taş Mektep Kent Müzesi” ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir