Mersin istişare Kulübü bahar sezonunun son toplantısını Radisson Otel’de gerçekleştirdi. “Dünyada Yolsuzluk ve Mücadele Yöntemleri” konulu toplantıda gün geçtikçe küresel çapta bir problem haline gelen yıolsuzluk tüm boyutları ile ele alındı. Toplantıya konuşmacı olarak Yazar ve Yeminli Mali Müşavir Ahmet Akın, Araştırmacı-Yazar, İş İnsanı ve eski Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan, Eski Mersin Barosu Başkanı Avukat Bilgin Yeşilboğaz ve Mersin Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Erjem katıldı. Toplantıya iş, akademi ve sivil toplum dünyasından pek çok önemli isim katıldı.
Mersin istişare Kulübü Başkanı Ferudun Gündüz yaptığı açılış konuşmasında “yolsuzluk” konusunu seçmelerinin önemine vurgu yaparak konunun sadece ülke çapında değil dünya çapında küresel bir sorun haline geldiğini söyledi. Özellikle doğuya, Orta Doğu’ya ya da Asya’ya doğru gidildikçe yolsuzluk, rüşvet, ve çok değişik alt kollarının arttığını ifade etti. Gündüz, Avrupa ülkelerinin siyaset, hukuk ve eğitim sistemleri ile bu konuda iyi birer örnek olduklarını aktararak, “Medyanın şeffaf bir şekilde, aktif bir şekilde, objektif bir şekilde rolünü yerine getirebilmesi, hukuk sisteminin sağlıklı şekilde işlemesi, eğitim sisteminin buna elverişli olması gibi birtakım parametelerle ülkelerde şeffaflık yaratıldığı zaman yolsuzluğun önlendiğini görüyoruz.” dedi. Toplumun yoksullaşmasının önemli bir nedeninin de yolsuzluklar olduğunu belirten Gündüz, . Bir toplumda ne kadar yolsuzluk azalırsa aslında yoksulluğun da o kadar azaldığını görüyorsunuz… Yolsuzluk yapan bürokratlar, siyasiler ya da iş dünyasındaki bir takım insanlar aslında zekâlarını ve enerjilerini bu işlere ayırdıkları için topluma hizmet etmek için geriye bir şeyleri kalmıyor.” dedi.
Akın: “ Dünyanın en pahalı dairesini 136 milyon dolara Dubai’de bir Türk iş adamı satın aldı.”
Toplantının ilk konuşmacısı olan Ahmet Akın yolsuzluk konusunun çok yönlü bir konu olduğunu söyleyerek öncelikle yolsuzluk ve ahlak ilişkisine değindi. “Yolsuzluk çoğaldıkça ahlak bozuluyor. Ahlak bozuldukça yoksulluk artıyor.” diyen Akın, “İnsanın benzerlerinin izinden gider.” sözleriyle yolsuzluğun sosyolojik boyutune atıfta bulundu. İktidarların idareye gelmeden önce hep 3Y ile mücadele sözünü hatırlatan Akın, “ Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar. Ama sonuçta şunu görürüz. Yolsuzluk artmıştır. Ve yasakların üstüne daha büyük yasaklar gelmiştir. İnsanlar daha derin yoksulluğun içerisine düşmüştür. Peki bu önlenemez mi? Elbette önlenir. Tam olarak önlenemezse bile makul bir seviyeye getirebilir.” dedi.
Konuşmasının devamında dünya çapındaki yolsuzluk vakalarından örnekler veren Akın, “Yolsuzlukla mücadele için ne yapabiliriz?” sorusunu sordu. Akın bu konuda öncelikle finansal ve mali gündemin, mali uygulamaların çok şeffaf olması gerektiğini aktardı. İkinci olarak bu sızıntıları önleyecek kurumların ya da organizasyonların ya da kişilerin aktivitesini kuvvetlendirmek zorunda olduğumuzu söyleyen Akın bu konuda en önemli sorunun da cezasızlık olduğunu belirtti. Bu konuda Türk bir iş adamını örnek veren Akın, “ Dünyanın en pahalı dairesini 136 milyon dolara Dubai’de bir Türk iş adamı satın almış. Bakın; satın almış. Belki baksanız 3-5 kuruş ta anca vergi ödemiştir. Bu nereden kaynaklanıyor? Siyasi iktidarların bu işi dert edilmediklerinden kaynaklanıyor. Yaaa, gözümüzün önünde duruyor işte. Adam milyarları harcıyor. Dolarları harcıyor. Öbür taraftan da milyar dolarları var. Ama işte siyaset maalesef bütün dünyada, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bunu engelliyor.” dedi.
Kızıltan: “Yolsuzluk konusunda tepeden tırnağa bir sistem var.”
Toplantının ikinci konuşmacısı olan Ayhan Kızıltan ise konuşmasında yolsuzluk ile ilgili olarak sistem ve siyaset eleştirisi yaptı. Kızıltan kendi MTSO başkanlığı döneminden örnek verdi. Kendi başkanlık döneminde her türlü yolsuzluğa ve ranta yol vermediğini ifade eden Kızıltan, kendisinin bu yüzden MTSO başkanlığından bazı oyunlar ile indirildiğini söyledi.
Konuşmasında siyasete de değinen Kızıltan, yolsuzluk karşısında ancak toplumun tarafında olmakla bu mücadelenin kazanılabileceğini belirtti. Bu konuda ne hükümeti ne de muhalefeti ayırmadığını dile getiren Kızıltan, “ Hepsi bir çanağın içinde zaten. Kamu ihalelerinde %15 ile %30 arasında fazla fiyatlar belirleniyor. Bu %15 ile %30 rüşvettir. Bu ne demek biliyor musunuz? Türkiye’deki kamu ihalelerini bir toplayın. 250 milyar civarında bir para bu Türkiye’de. Mersin’de de 4-5 milyar civarında.” dedi.
Kızıltan konuşmasının devamında yolsuzlukla mücadelenin zorluğuna da değinerek, “Karşı çıkıyoruz, itiraz ediyoruz, davalar açıyoruz. Ama ne yazıktır ki o işlerin şartnameleri A’dan Z’ye bütün prosedüre uygun. Şartnamelerde bir de bizim arkadaşlarımızın imzaları var. Niye? Çünkü siyasetçinin baskısına boyun eğiyorlar. Yani yolsuzluk konusunda tepeden tırnağa bir sistem var. Bunu da bu hale getiren siyasetçiler. Demek ki siyasetçileri seçerken çok itinalı davranacağız.” dedi.
Yeşilboğaz Kamu İhale Kanunu’nu eleştirdi
Toplantının üçüncü konuşmacısı Bilgin Yeşilboğaz da konuşmasında yolsuzluk ile mücadelenin hukuki boyutuna değindi. Bu konuda uluslararası ve ulusal kanun ve yönetmeliklere atıfta bulunan Yeşilboğaz, yolsuzluk ile mücadelede kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığına vurgu yaptı. Türkiye’de yargıya güven endeksinin diplerde vurduğunu ifade eden Yeşilboğaz, bu konuda Türkiye’nin dünya ülkeleri sıralamasında 137. sıralarda bulunduğuna dikkat çekti. Yeşilboğaz, “Çünkü bu olmadığı zaman siz ne yoksullukla ne yolsuzlukla ne rüşvetle; hiçbir şeyle mücadele edemezsiniz. Bu hususta siyasi iktidarların, yürütmenin güçlü olduğu bir ülkede, otokrasinin çok güçlü olduğu ülkelerde maalesef yolsuzluklar tırmanıyor ve yargı sadece birer aparat olarak kalıyor. Yargı önleyici bir mekanizma haline gelemiyor.” dedi.
Yeşilboğaz Türkiye’deki en büyük kanayan yaralardan bir tanesinin de Kamu İhale Kanunu olduğunu belirtti. “Kişiye göre dahi değişen bir sistem var.” diyen Yeşilboğaz, “Yargının ne halde olduğunu, siyasetin ne kadar yargıya müdahale ettiğini ve kontrolü elinde tuttuğunu gösteren en önemli etkenlerden bir tanesi budur. Eğer gerçekten yolsuzluğu önlemek istiyorsanız, rüşveti önlemek istiyorsanız bu kamu ihale kanununu bir kere koyarsınız ve bir daha değiştiremezsiniz ve müeyyidelerinin de çok ağır olması gerekir.” ifadelerinde bulundu.
Erjem: “Selam verdim, rüşvet değil diye almadılar.”
Toplantının son konuşmacısı Yaşar Erjem de yolsuzluğa sosyolojik açıdan yaklaştı. Yolsuzluğun bir sosyal problem olarak yaygınlaştığı zaman toplumların çözülmesine yol açtığını söyledi. Osmanlı İmparatorluğu’ndan örnek veren Erjem, Osmanlı’nın çöküşünde yolsuzluk ve rüşvetin çok etkili olduğunu belirtti. Erjem,Fuzuli’nin “Selam verdim, rüşvet değil diye almadılar.” sözlerini hatırlattı.
Konuşmasında yolsuzluğun yaygınlaştıkça sıradanlaştığına değinen Erjem, “Örneğin bir doktor hastadan ya da hasta yakınından bıçak parası istiyor. Hak etmediği halde ve bu yasa dışı olmasına rağmen. Ya da tapu dairesine gidildiği zaman oradaki bazı görevliler sizden böyle bir şeyi talep ediyorlar. Siyasetçi, bürokrat, iş adamı, yurttaş… Bir takım insan kümeleri arasında, kategoriler arasında çok farklı durumlarda da bu ilişkiler ortaya çıkıyor. Ve bu ilişkilerini çok iyi analiz etmemiz lazım.” dedi.
Erjem konuşmasının devamında yolsuzluğun yapısal, ekonomik ve hukuki sebeplerini aktardı. Şu an toplumdaki çabuk ve kısa yoldan zengin olma zihniyetini de eleştirdi. Erjem, toplumda yolsuzluğun eşitsizlikleri yaygınlaştırdığını, yoksulluğu arttırdığını ve kurumları çürüterek toplumun çöküşünü hızlandırdığını ifade etti.
“Yurttaş olarak görevlerimiz var.”
Yolsuzlukla mücadele konusuna da değinen Erjem, öncelikle konunun yurttaşlık boyutuna değindi. Yolsuzlukla mücadelede en önemli konunu meselenin konuşulması olduğunu söyleyen Erjem, “Bu konuyu birey olarak konuşmalıyız. Bu konuda bilinçlenmeliyiz. Bu işin ne olduğunu, nasıl olduğunu, neden olduğunu öğrenmeliyiz. Eğer bir yolsuzluk olayına tanık olduysak bunu şikayet etmeliyiz. Mahkemede tanık olmalıyız. Kısacası yurttaş olarak görevlerimiz var, bunu yerine getirmeliyiz.” dedi.
İkinci olarak kurumsal düzeyde yapılanmalara ihtiyaç olduğunu söyleyen Erjem, “Hem siyaset kurumu, hem hukuk kurumu, hem aile kurumu, hem ahlak kurumu, hem toplumun ekonomi kurumu… Bütün kurumlar düzeyinde yapılanmalar lazım. Şeffaflık gerçekten lafta olmamalı, sözde olmamalı. İlişkiler ister iktisadi olsun ister bürokratik olsun, bu süreçler çok açık ve net bir şekilde yapılmalı.” dedi.
Üçüncü olarak da eğitim sistemine değinen Erjem, “Eğitim sistemi çok çok önemli. Yani eğer bir toplum kaliteli bir eğitim alamıyorsa insanlar gerekli bilgi, bilinçle mesleki performansta donanım elde edemiyorlarsa, onlar da yaşamak için ileride bu toplumsal zeminden yararlanıp çok rahatlıkla yolsuzluğa baş vurabiliyorlar.” dedi.