MERSİN – İHD Mersin Şubesi, Sincan Cezaevi’nde yaşamını yitiren trans tutsak Poyraz’ın ölümüne dair çok sayıda şüpheli unsur bulunduğunu belirterek, yaşananların trans ve LGBTİ+ tutsaklara yönelik sistematik tecrit, ayrımcı infaz uygulamaları ve sağlık hakkı ihlallerinin ağır bir sonucu olduğunu ifade etti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, Ankara Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde 1 Aralık 2025 günü şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Poyraz isimli tutsak transın ölümünün aydınlatılması talebiyle dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, Mersin Kadın Platformu da katılım sağladı. Burada basın metnini İHD Mersin Şube Yöneticisi Umut Derin Eroğlan okudu.
Umut Derin Eroğlan, olaydan kısa bir süre önce dört trans tutsağın ilk kez toplu biçimde psikiyatri servisine götürüldüğünü, bu sırada Poyraz’ın koğuşa yerleştirildiğini ifade etti. Umut Derin Eroğlan, mahpusların koğuşa geri döndüklerinde Poyraz’ı asılı halde bulduklarını, sağlık ekiplerinin uzun süre olay yerine gelmediğini, savcılık ve olay yeri inceleme ekiplerinin ise cezaevine ancak iki gün sonra geldiğini ve bu süreçte tanık ifadelerinin alınmadığını aktardı. Koğuşta daha önce bulunmadığı belirtilen bir ipin olayda kullanıldığına dair iddialara dikkat çeken Umut Derin Eroğlan, ayrıca Poyraz’ın saçlarının kazınmış halde bulunduğu ve son dönemde belirgin biçimde kilo kaybettiğine ilişkin aktarımların da bulunduğunu belirterek, tüm bu unsurların ölümün “intihar” olarak değerlendirilmesini kabul edilemez hale getirdiğini vurguladı.
‘CEZAEVİ PATRİYARKANIN KONTROL AYGITIDIR’
Umut Derin Eroğlan, söz konusu ölümün münferit bir vaka olarak ele alınamayacağını belirterek, Türkiye’de trans ve diğer LGBTİ+ tutsakların uzun süredir karşı karşıya kaldığı sistematik tecrit uygulamaları, ayrımcı infaz pratikleri ve sağlık hakkı ihlallerinin ağır bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Umut Derin Eroğlan, “Cezaevi rejimi, patriyarkanın, heteronormativitenin ve kapitalist disiplin mekanizmalarının kesişiminde işleyen bir kontrol aygıtıdır. Transların bedenleri ve yaşamları, yalnızca cinsiyet normları üzerinden değil; sınıf, emek, yoksulluk, göç, etnisite ve ‘kabul edilebilir yurttaşlık’ ölçütleri üzerinden de sürekli denetleniyor. Bu nedenle trans mahpuslara uygulanan tecrit, sadece ‘güvenlik’ politikası değildir, toplumsal cinsiyet düzenini ve makbul beden rejimini yeniden üreten yapısal bir şiddet biçimidir” diye konuştu.
ADİL SORUŞTURMA ÇAĞRISI
Umut Derin Eroğlu, şöyle devam etti: “Poyraz’ın ölümüne ilişkin derhal bağımsız, tarafsız ve etkin bir adli soruşturma yürütülsün, olay ‘intihar’ varsayımıyla kapatılmasın. Tanık mahpusların beyanları baskı ve misilleme olmaksızın alınsın, koğuşta kalan mahpuslara yöneltilen disiplin soruşturması tehditleri derhal sonlandırılsın. Cezaevlerinde cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığa karşı personel eğitimleri zorunlu hale getirilsin; izleme mekanizmaları güçlendirilsin, sivil toplumun cezaevlerine erişimi ve raporlama imkanları genişletilsin. Poyraz’ı kaybettiğimiz koşullar, cezaevlerinin translar için nasıl bir hayatta kalma mücadelesi alanına dönüştürüldüğünü bir kez daha göstermektedir. Bizler, transların yaşam hakkını hedef alan bu düzenin normalleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Trans mahpusların hayatı, onuru ve sağlığı pazarlık konusu değildir. Kamuoyunu, baroları, insan hakları örgütlerini, kadın hareketini ve tüm demokratik kitle örgütlerini bu sürecin etkin şekilde takipçisi olmaya, Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nü acil adım atmaya çağırıyoruz.”
habernews24 herkesin haberi